top of page

Milano Tatili: Disaronno Macerası


Çok değil! Yaklaşık altı ay evvel yolculuk yapmıştık beraber Floransa’ya! İtalya’nın en büyük ve önemli fuarı olan Pitti Uomo için beraberdik ve oldukça keyifli zaman da geçirmiştik Floransa’dan, Roma’ya… ( okumak için tıkla )


Yine yolumuz kesişti Disaronno ile, bu defa İtalya’nın en iyi barmeni seçilecek olan “The Mixing Star ” yarışmasını izlemek hem de Disaronno’nun çekirdek halinden başlayan o büyüleyici hikayesi ile tanışmaya…




Hikayelere öyle çabuk ulaşamazsınız! 

Milano’ya varır varmaz yoğun program dahilinde ilk olarak soluğu öğle yemeği için Ristorante Orti Di Leonardo’ da alıyoruz.


Yemek sonrası  Via Palestro‘da yer alan Disaronno’nun terasına (Terrazza Disaronno ) varıyoruz. Burada ummalı bir yarışma ile karşı karşıya kalıyoruz. Birbirinden yetenekli barmenler kendi hünerlerini sergilerken biz de bir taraftan yarışma için hazırlanan kokteyller ile teras keyfi sürüyoruz.


Saatler sonra juri kararı açıklıyor ve bu yılın İtalyan’nın kral barmenini seçiyorlar ve çıkan isim yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Alberto Luison oluyor.  Yarışma sonrasında bu sefer akşam için büyük bir parti haberi alıyoruz ve saat 19:00′ da orada olmak koşulu ile Milano turuna başlıyoruz ekip olarak…


Milano’ya bu ilk gidişim olmamasına rağmen, her defasında şehirde gezinirken heyecan duymamak mümkün değil! İtalya’nın her neresi olursa olsun adım attığımda başak bir duyguya kapılıyorum.

sırasıyla Galleria Vittorio, Duomo‘ tur atıp, iyice sokak aralarına dalıyorum. İnstagram için birbirinden güzel kareler paylaşmak için adeta birbirimizle yarışırcasına üstelik! 🙂





 Şehir merkezi gezimizden sonra hem günün yorgunluğunu atmak hem de akşam düzenlenecek teras partisi için hazırlık için otelimize varıyoruz. Altta gördüğünüz üzere gece’ye hazır bir vaziyetteyim. 🙂


 Parti oldukça kalabalık ve yoğun geçiyor! Fotoğraf çekebilecek bir zamanım olmadığını tahmin edin artık. 


SARONNO

Gezimizin ikinci gününde yukarda da bahsetmiş olduğum gibi beni en çok etkilendiren bu hikayenin başlangıç noktası olan Saronno‘ya gidiyoruz. 

Milano’ya yaklaşık bir saatlik mesafe’de yer alan Saronno adında da anlayacağınız gibi Disaronno’nun doğduğu yer. Saranno’ya varır varmaz,Fabrika’nın da içinde bulunduğu Illva Saronno ofisinde hikayenin ilk basamağı olan toplantlara katılıyor, aparatif ve güzel bir öğlen yemeği sonrasında bir puzzle’lı tamamlar gibi adım adım hikayeyi çözüyoruz. Bu hikayenin kökeni 1500’lü yıllara kadar geri gider. Efsaneye göre, Rönesans sanatçılarından Bernadino Luini 1525 yılında Milan’ın kuzeybatısında yer alan Saronno kasabasına gelir. 


Santuario della Beata Vergine dei Miracoli kilisesine bir fresk yapacak olan Luini, kaldığı hanı işleten ve kendisine modellik de yapan bir kadına aşık olur. Kadın da aşkına karşılık verir ama ölen kocasının yasını tutmaktadır.


Aşkının göstergesi olarak Luini için özel bir içki hazırlamak ister ve brendinin içine kayısı bademleri atarak bu özel içkiyi yaratır. Amaretto da ilk kez böyle ortaya çıkmış olur. Kelime anlamı olarak “biraz acı” demektir. 

Hikaye’yi işin ehli insanlardan büyük bir heyecan ile dinlerken orada olmak ve bütünleşmek inanın ki başka bir deneyim oluyor hepimiz için..

Altta bahsi geçen klise’den birçok kareyi sizinle paylaşıyor ve tüm bunların dışındaki paylaşımları #disaronnosourmacerasi etiketi ile İnstagram’da görebilirsiniz diyor ve bir sonraki harika gezi planı için soluğu başka bir ülkede almak için yola çıkıyorum. #onurollstyleontheway











Kısa Kısa…

Disaronno, şişesinin tasarımı ilk olarak Muano’da tasarlanıyor…

Üzerinde yer alan mühür’den imzasına kadar hepsinin bir hikayesi var.

Şişe yıllar içinde şekillenip bugünkü halini alıyor.

Bir çok tasarımcı ve ünlü isimler tarafından giydiriliyor.

En son olarak Versace tarafından giydirilen şişeler bu sene adından oldukça söz ettiriyor.



Comments


İstanbul’dan Arabayla Yunanistan - Orestiada, Dimetoka, Dedeağaç ve Sofulu Gezisi
19:12

İstanbul’dan Arabayla Yunanistan - Orestiada, Dimetoka, Dedeağaç ve Sofulu Gezisi

İstanbul’dan arabayla Yunanistan: İstanbul’dan yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla Pazarkule Sınır Kapısı’na ulaştık. İlk durağımız Kestanelik Köyü’nün ardından 15 dakika içinde Orestiada - Kumçifliği (Ορεστιάδα) oldu. Paskalya zamanı restoranların çoğu kapalıydı ama şansımıza açık bir yer bulup güzel bir yemek yedik. Akşam da arkadaşım Antonis ile Orestiada’da keyifli bir barda eğlendik. Ertesi sabah Dimetoka (Διδυμότειχο) şehrine uğrayıp kahvaltımızı yaptık ve yaklaşık 45 dakika sonra Dedeağaç (Αλεξανδρούπολη - Alexandroupoli) şehrine vardık. Burada bir gün geçirdik; sahilde yürüyüş yaptık, lezzetli Yunan yemeklerini keşfettik. Son gün Sofulu (Σουφλί) kasabasına uğrayıp küçük bir şehir turu yaptıktan sonra İstanbul’a geri döndük. Bu videoda hem sınır geçişi hem de Orestiada (Ορεστιάδα), Dimetoka (Διδυμότειχο), Dedeağaç (Αλεξανδρούπολη) ve Sofulu (Σουφλί)’daki kısa keşiflerimizi paylaşıyorum. Yunanistan’da 2 gün, 4 şehir – dolu dolu bir gezi vlogu seni bekliyor! 00:00 - 00:26 Giriş 00:26 - 00:40 Pazarkule Sınır 00:40 - 00:50 Kestanelik Köyü 00:50 - 05:25 Orestiada 05:25 - 06:38 Dimetoka 06:38 - 14:30 Dedeağaç 14:30 - 16:04 Sofuluya Doğru 16:04 - 17:47 Sofulu 17:47 - 19:12 Orestiada - İstanbul #yunanistan #yurtdışıgezisi

© 2024 by Onurollstyle.co. 

bottom of page