top of page

ONUROLLSTYLE BLOG




Herkese merhaba, baharın gelişini şüphesiz beraberinde gelen birbirinden güzel festivallerle karşılamak en güzeli!

Bizim işimizin bir parçasının da bu olduğunu düşünerek bahar bize de hoş geliyor doğal olarak. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen 7. Alaçatı Ot Festivali’ne de Dora Magazin davetiyle gitmiş bulunduk. 

Benim ilk Alaçatı deneyimim değildi fakat ilk  ot festival deneyimimdi diyebilirim. 

Ege’yi oldum olası sevmişimdir, İzmir benim için önemli bir yere sahiptir hep ve doğal olarak Çeşme ve Alaçatı’da o parçanın içerisinde yer aldığı için her defasında mutlu ve huzurlu geçiyor tatillerim. 

Gelelim ot festivaline, Bu yıl 7.’si düzenlenen festivalin amacı, yörenin lezzetli otlarını tanıtmanın yanı sıra Alaçatı turizmini de hareketlendirmek. 

Festivalin asıl teması bildiğiiz gibi Ege otları, gibi hem yararlı hem de pek bir lezzetlidir mesela Radika. Kavurması özellikle şahanedir. 

Hafif haşlanıp, limon ve zeytinyağ ile lezzetlendirebilirsiniz. Bunun dışında benim en sevdiklerim arasında ise kesinlikle zeytinyağlı börülce ve enginar dolması geliyor. 

Adı üstünde ot festivali hal böyle olunca bizde Alaçatı’ya başta aşağı kurulan tezgahları gezip kendimize uygun porsiyonlarda bu lezzetle hazırlanmış yemeklerden aldık ve yayıldık çimenler üstüne…

Şimdiden bir sonraki festivalin özlemini iple çekerken sizi muhteşem Festival’in fotoğraflarıyla baş başa bırakıyorum.











KAPADOKYA TARİHİ

Ürgüp Göreme peri bacaları, dünyada eşi benzeri olmayan doğa harikası bir oluşumdur. Geniş alanlara yayılı binlerce peri bacası, diğer bir tabirle peri bacası ormanı bulunmaktadır. Bir çoğunun içi oyularak evler ve kiliseler yapılmış olan peri bacalarına başka hiçbir yerde rastlamak mümkün değildir. 


Erciyes ve Hasandağı ikilisi de volkanik dağlardı ve yaklaşık 60 milyon yıl önce Güllüdağ ile birlikte püskürtülen lavlarla bölgenin eşsiz yapısını oluşturmaya başlamış lav püskürtmeleri yapıyorlardı. Milyon yıllar boyunca rüzgar ve yağmur başta olmak üzere birçok doğa olayı ile birlikte peri bacaları şekillendi. Lavların ve küllerin oluşturduğu yumuşak doku doğanın sanatçı elleri rüzgarlar ve yağışlarla şekillendi. Günümüzde de bu değişim ve şekillenme devam etmekte.



Kapadokya’daki ilk yaşam kalıntıları paleolitik döneme (yontma taş devri) dayanıyor. Günümüzden 2 milyon yıl önce başlayıp, M.Ö. 8000’e kadar uzanan bu dönemin ardına Hititler’e kadar uzanan eski yaşam biliniyor. Karanlık dönem diye anılan çağlarda Kapadokya geçmişine yönelik bilgiler kısıtlı olsa da, MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar Asur ve Frigya etkileri Kapadokya’da görülüyor. MÖ 300’lerde Büyük İskender’in Persleri yendiği dönemde kendi direncini yaratan Kapadokya hususi Krallığı’nı kurar ve yaşar. MÖ 3. yüzyılda ise Romalılarla savaşlar başlar ve MÖ 1. yüzyılda Roma etkisi artarak görülmeye başlar. 600’lü yıllarda bağımsız(!) son Kapadokya Kralı ölünce bölge Roma eyaleti olur. 700’lü yıllarda Arap istilaları başlar, kimi kaynağa göre 11. yüzyılda, kimine göre 12. yy’da Selçuklu dönemi başlar. Anadolu Selçuklu dönemi ve takibindeki uzun Osmanlı yönetimi boyunca Kapadokya’da pek sıkıntı olmaz. Bölgenin son Hristiyanları ne yazık ki 1924-26 arası mübadele yıllarında Cumhuriyet Türkiye’sinde Kapadokya’yı terk eder.

Günümüzde Kapadokya’da ziyaret edilen yapıların çoğunun oluşumunda önemli olan tarihi an ise Hristiyanlık dönemine dayanır. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu baskısından kaçan Hristiyanlar için dev bir sığınak ve önemli bir din merkezi haline getirmiştir. MS 3. ve 4. yüzyıl yerleşimlerini günümüzde hâlâ takip edebiliyoruz.

Özetle tarih boyu Kapadokya’da kimler yaşamıştır dersek, sırasıyla; Hititler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar diyebiliriz.

PERİ BACALARI EFSANELERİ

Yöre halkına periler nerede diye sorsanız, size gülüp geçerler. Ama yine de kendi aralarında birçok efsane anlatmaktan da geri kalmazlar. Bu anlatılan hikayelerden birinde, perilerle insanların dostlukları çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır. İşte o efsane;


Efsaneye göre; Zamanın birinde dünyada başları yüksek dağlara denk olan korkunç devler yaşarmış. İnsanlar bu devlerden çok korkar ve onları kızdırmamaya dikkat edermiş. Belli dönemlerde de bu dağların zirvesindeki sunaklarda toplanıp devler hiç kimseye zarar vermesin diye dualar ederlermiş. Yine de bazen bu devler insanlara kızarmış ve Kızdıkları zaman da oturdukları dağların tepesinden insanların üzerine korkunç gürültülerle ateş dalgalarını gönderirlermiş


Günlerden bir gün periler ülkesinin padişahının yolu bu insanların ülkesi olarak Kapadokya’ya düşmüş. Peri padişahı insanlar için çok üzülmüş ve onlara yardım etmeye karar vermiş. Tüm perileri çağırmış hemen.


Perilere; Eğer biz zalim devlerin yaşadığı dağların ateşini söndürebilirsek devler de yerin altına kaçar ve insanları bir daha rahatsız etmezler. Binlerce peri ellerinde kar ve buz tanelerini fokurdayan ateşe atmaya başlamışlar. Hiç durmadan günlerce ateşi kara ve buza boğup söndürmeyi başarmışlar.


Sonunda devler korkup yerin derinliklerine kaçıp saklanmak zorunda kalmışlar. İO günden sonra insanlar ve periler arasında çok sıkı bir dostluk oluşmuş. Bu dostluk uzun yıllar devam etmiş. İnsanlar kayalara oydukları mağaralarda yaşarken periler de sivri kayalıların üzerlerindeki küçük odacıklarda yaşamışlar.


Padişah’ın  yakışıklı bir oğlu Revan ve Periler Padişah’ının da çok güzel bir kızı Gülperi. Güzeller güzeli Gülperi rüyasında gerçek hayatta asla göremeyeceğine inandığı yakışıklı bir genç görmüş. Gülperi rüyasında gördüğü Revan’ı kurtarmış ve evlenmek istemişler. Ancak insanlar bu evliliğe karşı çıkmış ve evliliği önlemek için Perilerle savaşmaya karar vermişler. Periler padişahı bu durumu öğrenince savaşıp insanları yok etmektense ayrılmayı seçmiş. Ancak ayrılınca insanların devlerle baş edemeyeceğini düşünmüş ve emrindeki tüm perilere güvercin olmalarını emredip yine aynı yerde kalmalarını söylemiş.



Gülperi de insanlar ve halkı arasındaki savaşa engel olmak için babasının isteğini yerine getirerek beyaz bir güvercine dönüşmüş. Hergün odasından çıkıp Revan’ın odasının penceresine konuyormuş. Revan da penceresine konan güvercini avuçlarına alıp Gülperi’ye duyduğu özlemi onu şefkatle sevip okşayarak gidermeye çalışıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş.

KAPADOKYA’NIN NELERİ MEŞHUR


Eğer Kapadokya’ya yolunuz düşerse bu yöreye ait el yapımı şaraplardan muhakkak içmelisiniz, özellikle Avanos bölgesinde yetiştirilen üzümler ile yapılan şaraplar bölgede çok meşhur. Ayrıca Peri vacalarına şöyle bir tepeden bakmak isterseniz muhakkak bir gününüzü balona harcayın.




Yine yörede çok meşhur olan çinicilik hakkında bilgi alabilir, atölyelere katılabilir veya sevdiklerinize bu el emeği çinilerden alabilirsiniz.

Bölgede özellikle gezmeniz gereken yerler ; Yeraltı şehri, kliseler, kanyonlar, Avanos ve güvercinlik bunun dışında muhakkak gün batımını burada izlemeden tatilinizi sonlandırmayın!



KAPADOKYA








KAPADOKYA

KAPADOKYA


KAPADOKYA




Hayallerimin şehri Roma!

Hepinizi içtenliğim, sevincim ve mutluluğumla selamlıyorum…

Roma’yı tüm sevdam ile anlatacağım. Belkide büyük bir aşk hikayesi gibi okuyacaksınız kim bilir. İçinde kaybolduğum, her şeyini kaybettiğim, sonra ezberim olan şehri satır satır anlatıyorum.

Her şey bundan 5 yıl önce başladı ilk yolculuk, ilk heyecanla çıkmıştım yola, içimde bir eksiği tamamlama umuduyla belkide…

İşte tam da öyle oldu. 2010 yılının serin ekim ayı saatin 3 ’üydü Fiumicino hava alanına indiğimde, Blog sayfalarından okudularım ve şehrin bariz haritasıydı bir tek elimde olan. En fazla bildiğim ise bir tren ile şehrin göbeğindeki book ettiğim ucuz bir otel adresi bir de…

Zamanı doldurup, sabahın ilk ışığında şehrin göbeğine Termini İstasyonuna beni götürecek treni beklemekten başka bir derdim yoktu. Hava alanında bulduğum bir cafeye girip buz gibi bir bira alıyorum ve valizimi sandalyemin bir köşesine yerleştirip heyecanla beklemeye koyuluyorum.

Zaman hızla akıyor, gün yüzünü göstermeye başlıyor. Yerimden kalkıp tren istasyonuna doğru ilerliyorum ve sonrası şehri hızla yarıp gecen tren ve ben….

Otele hızla yerleşiyorum. Ucuz ama şükürler olsun ki kirli değil sadece bir sorun var! Duş ve tuvalet ortak kullanım. Her neyse kaç gün kalacağım ki ve odada ne kadar zaman geçireceğim ki sorusunu kendime sorum rahatalamaya başlıyorum.

Otel resepsiyonundan aldığım şehir haritasını inceleyip gidilmesi gereken yerlere tik atıyorum ve başlıyorum saatlerce sürecek bir yürüme maratonuna…

Her defasında metro ’ya biniyorum. otobüs kullanıyorum. Termini’den Aşk Çeşmesi, Kolezyum ve Vatikan’a gitmek bu kadar zor olmamalı diye düşünürken 3 saatim yollarda geçiyor dahası hem yorulmuş hem de şehrin güzelliğinden mimlenmiş ruhum oluyor….

Yukarda anlattıklarıma eş olarak ilk Roma seyahatimin 2. gününde her şeyini bir hırsıza kaptırıp sefil bir hale düşsemde tatilimi orada sonlandırmayıp Floransa’ya uzatıyorum yolumu…

Roma’dan nefret etmiştim bir kere tüm nakit param, telefonum ve bilgisayarım bir çanta içinde gitmişti ne de olsa…

Floransa’ya vardığımda yine gecenin bir yarısıydı beni tiren istasyonunda karşılayacağını söyleyen bir arkadaşım gecenin bir yarısı sarhoş olup beni unutacağını bilemezdim tabii ki, Sanırsam İtalya’dan uzaklaşmam ve ülkeme İstanbul’a dönmek iyi gelecekti!

Ah derin bir özlemle Boğaz köprüsünü özlüyorum…

Her neyse bizim kızdan hala haber yoktu cidden bir tren istasyonunda ve lanet olası bir ülkede tek başına çaresiz kalmıştım. Gittiğim tüm otellerde yer yok üstelik!

Yine bir bilet aldım ve Roma’ya geri döndüm. Bu kez biraz daha paraya kıyıp daha iyi bir otelin kapısını çaldım.

Herşey Yolunda!

Kocaman otel odasında neredeyse dans eddecek durumdaydım. Bir önceki daracık tek yataklı ve üstelik tuvaleti olmayan bir otelden sonra burası bana saray gibi gelmişti..

Az çok bildiğim şehirde artık metroyu kullanmamaya başladım. Her yer ne kadar yakınmış!

Şehri 3- 5 adımda talan ediyor. Yeni arkadaşlar buluyor çok ama çok eğlenmeye başlıyordum.

Hatta o kadar eğleniyordum ki herşeyini kaybetmiş olan ben miyim diye bir bakıyordum…

Roma’ya seyahatim 2010 yılından sonra  seyahatlerim daha da çoğaldı. Her sene gitmediğimde özlediğim bir şehre dönüştü ve o gün bugündür beni benden alan bir aşka dönüştü. 

Her gittiğimde kendimi bulduğum bir yer haline geldi. 

İtalya benim için bambaşka ama Roma daha başka!

En son Milano moda haftası sonunda 2 günde olsa uğradım Roma’ya her şey 6 ay önce bıraktığım yerden devam ediyordu… Gittiğim barda ( Coming Out ) Pasquale duruyor, Claudia yine sokakta erkeklerle dans edip laf atıyor, gelen turistler ortalığı kesiyor bense Kolezyum’a karşı şarabımı yudumluyordum.

Otelim özellikle 2010 yılından sonraki tecrubemden dolayı Via Nazionale’de oluyor. 10 dakikada Aşk Çeşmesi’ne Kolezyum’a ve Piazza Navona’ya ulaşabiliyordum gündüzleri mutlaka Angelina di Trevi’de kahve içmek, akşamları ise  yemekten sonra mutlaka Ai Tre Scalini’de bir şeyler atıştırmak Romalı olmak demekti benim için…

Öyle herkesin bildiği, turistlik mekanları çok tercih etmem benim Roma’mda! Şehrin sokak aralarında mümkünse sakin ve kalabalıktan uzak olmalı…

Bir şarkı mırıldanmalısın tarihi altüst eden sokak aralarını geçerken, sokakta gördüğün herkese bir “ciao” demelisin!

Gündüzleri pencerini açıp “buongiorno” demek lazım Roma’ya…

İşte bu kadarla bitmiyor tabii ki…

daha çok yazmak isterim ama bu kitaplaşacak bir hikayenin bir ön sözü olur sadece 🙂

Hepinize sevgilerimle,

Hikayenin devamı olur ya bir gün yine daha ince detaylarla yazılır belki!


































  • Instagram - Siyah Çember
  • Facebook - Siyah Çember
  • Heyecan - Siyah Çember
  • TikTok
  • YouTube - Siyah Çember
  • Pinterest - Siyah Çember
  • Spotify - Siyah Çember
  • indir (3)

Tüm Videolar

Tüm Videolar

Tüm Videolar
Video ara...
İtalya’da Venedik Karnavalı -  Venedik Tatili ve  Venedik Karnavalı Hazırlığı ve Muhteşem Parti

İtalya’da Venedik Karnavalı - Venedik Tatili ve Venedik Karnavalı Hazırlığı ve Muhteşem Parti

07:01
Videoyu Oynat
En Güzel Yunan Adalarını Geziyorum! Meis, Rodos, Simi ve Halki ( Chalki ) Adası

En Güzel Yunan Adalarını Geziyorum! Meis, Rodos, Simi ve Halki ( Chalki ) Adası

08:44
Videoyu Oynat
Günü Birlik Yunan Adası Simi ( Symi ) Adası Gezisi. Günlük Rodos - Simi Turu

Günü Birlik Yunan Adası Simi ( Symi ) Adası Gezisi. Günlük Rodos - Simi Turu

05:08
Videoyu Oynat
Roma'ya Seyahat Etmeden Önce Bu Videoyu İzle, Roma’da Gezilecek Gezilecek Yerler.

Roma'ya Seyahat Etmeden Önce Bu Videoyu İzle, Roma’da Gezilecek Gezilecek Yerler.

05:33
Videoyu Oynat

© 2024 by Onurollstyle.co. 

bottom of page