Sanırsam şu aralar seyahat etmek beni en mutlu eden şey. Gitmek fikriyle başlayan bir heyecan benimkisi. Gittiğim yer neresi olursa olsun mutlaka seveceğim bir şey bulmak konusunda üstüme yok!
Festivaller ve plajlar birbirinden şık giyinen insanların olduğu Cannes’e yolumuzu düşüyoruz. 3 günlük Nice gezimizden sonra belkide Cannes’in hayalini kurarak geldiğim yerde diyebilirim.
Fransa’nın güneyinde Cote d’Azur’da yer alan ve Cote d’Azur’un en meşhur şehri olma özelliğini taşısa da benim için Nice daha özel olacağından eminim…
Film festivali, kumarhaneleri, deniz ürünleri, restoranları ve beş yıldızlı otelleri sanırım burayı tanımlamak için yeterli. Her yıl Mayıs ayında düzenlenen Uluslararası Cannes Film Festivali şehre canlılık katan, hatta şehrin ana gelirini oluşturan en önemli etkinlik. Cannes için festivaller şehri de deniliyor. Hepsi film festivali kadar meşhur olmasa da yılın her ayı mutlaka uluslararası bir fuar ve etkinlik takvimi var. Şehrin önemli gelir kaynaklarından birinin festival turizmi olduğu söyleniyor. Ama film festivali, şehri kış uykusundan uyandıran, sokaklara döken en büyük olay. Özetle hayat bir festival gibi akıyor Cannes’da.
Cannes’a vardığımızda saat öğleni gösteriyor gibiydi.
Çabucak otelimize ( Hotel Montaigne ) yerleşip biraz dinlenceden sonra Deniz ile hazırlanıp şehir turu yapmaya karar verdik.
Otelden çıktığımızda buranın en meşhur caddesi olan Rue Meynadier’i ardından caddenin açıldığı sahili gezmeye başlıyoruz.
Cannes’ı hissetmek, geniş kaldırımlarını, dar sokaklarını, plajlarını, mor salkımlarını, sahil boyunca devam eden palmiyelerini görmek için yürümeyi tercih edin. Aslında Eski ve Yeni Cannes olarak iki ayrı bölümden oluşuyor. Yeni Cannes, çok lüks mağazaların, otellerin, restoranların olduğu, alışveriş meraklılarının gözünü burada açtığı ve bir ucundan diğerine 20 dakikada yürünen La Croisette Caddesi. Eski Cannes ise Le Suquet denilen şehrin tepesinde bulunan küçük ama şirin mi şirin bir mahalle.
Film festivalinin yapıldığı Palais des Festivals’de kırmızı halılı merdivenleri de burada. Kırmızı halıda günün her saati birilerinin poz verdiğini de unutmamak lazım.
Ayrıca yol boyunca 300 kadar yıldızın, el izinin yer aldığı Allée des Etoiles’i, yani Yıldızlar Kaldırımını da unutmamak gerek. Cannes’da en çok fotoğrafın çekildiği yerler de buralardır sanırım.
Fakat ne Deniz’in ne de benim çok dikkatimizi çekmiyor! Belki de biz keşfetme ruhu ile çıktığımız bu yolculukta daha değişik olanı arıyorduk ki nitekim de bulduk. Mesela eski şehir tam bize göreydi.
Her bir bölgeye vardığımızda muhakkak bir etkinlik olmasına alışmış olacağız ki yada çekiyoruz bunu bilemiyorum. Bir kaç çekip yapıp yürüyüşe devam ederken Cannes’da karşılaştığım bir arkadaşım tarafından akşam için büyük bir parti olduğunu öğreniyoruz. Halk plajının büyük bir bölümü akşama başlayacak olan parti ( Les Plages Electroniques ) için kapatılmıştı.
Yemeğimizi Rue Felix Faure’de adını henüz hatırlamadığım fakat menüsü oldukça kalabalık olan bir restoranda yedik. Birkaç günlük kabuklu deniz ürünlerinden artık yeter dediğim için burada et yemeği tercih ettim ve oldukça başarılı olduklarını da söylemem gerekiyor.
Yemeğimizi yedikten sonra akşamki parti için daha rahat kıyafetler giymek için otele ardından da tüm bir plajı kaplayan parti alanına yol alıyoruz.
Parti adından da anlayacağınız üzere daha çok gençlere hitab eden bir partiydi. Bir taraftan kurulan alanda dans edenler diğer tarafta denizin içinde dans eden gençlerle doluydu. Herkes deli gibi eğleniyor burada! Parti yaklaşık saat gece 01:00′ e kadar sürdü. Deniz erkenden otele çekildiği için parti sonrası ben biraz şehri dolaştım. Açık olan bir büfeden biramı alıp Cannes’ı şöyle bir gece turladım.
Ertesi gün sabahın ilk ışığıyla beraber otelimizden ayrılıp Cannes’nın plajlarına doğru yol alıyoruz. Burada da her özel plaj yanında mutlaka halk plajları da bulunuyor buradaki özel plaj sayısı sahil boyunca dizili otellerin yoğunluğundan dolayı bir çoğu otellerin kendilerine ait. İsterseniz giriş ücreti ödeyerek kullanabilirsiniz fakat önünüze açılan koskoca plaj netice de aynı olduğu için ve ayrıca çokta lükse düşkün değilseniz normal halk plajında denize girip güneşlenebilir arzu ediyorsanız yemeğe özel plaja geçebilirsiniz. Bizde tam öyle yaptık biraz güneşlendikten sonra buradaki Miramar Plage’ye gelip yemek yedikten sonra yolumuzu önce Antibes, sonrasında bambaşka bir köy olan Le Saint Paul’a uzatıyoruz…
Bir sonraki postu bekleyin!