top of page

SEARCH RESULTS

"" için 395 öge bulundu

  • ARTO & CARLA NFT COLLECTIONS ON OPENSEA

    Arto is a character inspired by a real Travel Blogger. 100% hand drawn nft collection with only one copy of each item inspiring you through a door to the wonders of the world. All items are 1/1 with different countries and cities Digital illustration (4000px * 4000px) More cities will be added soon. Created by Onur Erol I ARTO NFT COLLECTION Carla is a character inspired by a real life Fashion & Travel Blogger 100% hand drawn nft collection with only one copy of each item inspiring you through a door to the wonders of the world. All items are 1/1 with different countries and cities. Digital illustration (4000px * 4000px) More cities will be added soon. Created by Onur Erol I CARLA NFT COLLECTION – – – –

  • Cadılar Bayramı Nedir? Cadılar Bayramı Ne Zaman Kutlanır?

    Herkese merhaba ekim ayı bir çoğumuz için güz mevsimi olsa da sadece yaprakların sararıp turuncuya boyandığı, yağmur tanelerinin inceden yüzümüze vurduğu bir ay değildir elbet… derindir, şarkıdır, şiirdir, sözdür ve sonu sonsuz eğlencedir. Güz, sonbahar ya da hazan, siz hangisiyle seslenirsiniz bilmem, ama benim için farklıdır ve farklı sonlandırmak da gerekir ki birazdan okuyacağınız yazı da bu son şenlik için yerinde olacaktır… Başlıktan da anlamış olduğunuz gibi Cadılar Bayramı yani orijinal adı ”Halloween” bugünkü konumuz. Bu gönderiyi Instagram’da gör Onur Erol (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi (27 Eki, 2019, 8:00öö PDT) öncelikle… Halloween ismi nereden geliyor? Cadılar bayramı anglosakson dünyasında ve başlıca batılı ülkelerde “halloween” olarak adlandırılır. bu sözcük all hallow’s eve (azizler günü’nün arifesi) kavramından kısaltılarak oluşturulmuştur. avrupa’da ki reform hareketlerinden sonra özellikle protestan hristiyanlar arasında cadılar bayramı kutlamaları neredeyse son bulurken, Britanya’da seküler bir bayram olarak kutlanmaya devam etmiştir. Cadılar Bayramı’nın kökeni keltlerin samhain festivaline dayanır! Halloween yani Cadılar Bayramı kökeni antik Britanya’ya dayanmaktadır. Pagan kökenli bu bayram aslında Pagan Keltlerin kutladığı Samhain Festivali’dir. “yaz” ve “son” kelimelerinden oluşur. İsminden anlaşılabileceği üzere esasında yazın bitişini ve soğukların başlangıcını temsil eder. Keltler de tarih öncesi ve ilkçağ döneminde Avrupa’da yaşayan bir halk, yaşadıkları bölge kuzey avrupa olduğu için orada soğukların ne denli keskin olduğunu tahmin edersiniz. günlük hayata dolayısıyla çokça sirayet etmiş bu. Bu festivalde yazın bitişi, kış mevsiminin başlangıcını kutlamak için yapılır. Keltler için bu zaman dilimi önemlidir, yazın bitişi ile birlikte evliliklerin gerçekleştiği zamanları olarak da görülen bu tarih aynı zamanda kaybettikleri ölü ruhlarının yaşadıkları evleri ziyaret ettikleri dönemdir. Bu dönemde iyi ruhları anarken, kötü ruhları uzaklaştırmak için de büyük ateşler yakan Keltler, kötü ruhların onları tanımaması için maskeler takıp kostümler giyiyorlardı. Avrupa’da gerçekleşen Reform Hareketleri ile Hristiyanlar arasındaki Cadılar Bayramı kutlamaları neredeyse son buldu. O yıllardaki Amerika’nın keşfi ile birlikte ilk kolonilerde pek çok bayram gibi Cadılar Bayramı da yasaklanmıştı. Ancak 1800’lü yıllarda hasatla ilişkilendirilerek bayramlar kutlanmaya başladı. 19.yy başlarında yine Amerika’ya göç eden İrlandalı ve Britanyalılar kostümlerini de beraberinde götürünce Amerika’da bu bayram çocuk bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Maskeler: Cadılar Bayramı’nda takılan maskeler, efsaneye göre aslında samhain’in insanları fark edememesi için yani ondan saklanmak için takılmaktaydı. Kapıya bırakılan şekerler: Samhain’in karnını doyurmak içindi. Bal kabakları: Evlerin önüne konulan bal kabağından kafalar ise ona tapınanların evlerini göstermek için kullanılıyordu. Samhain’in müritlerini tanıması ve onlara zarar vermemesi için bir işaretti. bir gelenek’e göre bal kabaklarının içinde mum üç gün boyunca söndürülmezmiş, aksi yapılırsa Samhain o evi altüst edermiş. Yine efsaneye göre Samhain yüzyıllar önce cehenneme gönderilmesine rağmen ritüeller devam etti… O zaman hepinize happy halloween! Bu arada altta yer alan Trendyol Cadılar Bayramı koleksiyonum ‘da maskeden, kostüme, ev dekorasyonundan süslemeye kadar her şeyi linkledim. #cadılarbayramıalışveriş #halloweendekor #halloweensüsleri #cadılarbayramı #cadılarbayramıdekoralışveriş #cadılarbayramıtarihi #trendyol

  • Bulgaristan Gezisi – Filibe, Пловдив, Plovdiv

    Plovdiv ya da bizim bildiğimiz ismiyle Filibe; Bulgaristan’ın güneyinde tarihiyle, kültürüyle, sosyal hayatıyla sizi kucaklayan sımsıcak bir şehir. 2019 Avrupa Kültür Başkenti olan Plovdiv’i ziyaret etmek için kuşkusuz birçok sebep var. Şehir hem çok güzel hem özenli hem de tam tatil için uygun. Hemen hemen her köşesi fotoğraflık, tarihi ise göz kamaştırıcı…. Plovdiv, M.Ö. IV. yüzyılda Büyük İskender’in babası olan II. Philip yani Kör Philip tarafından kurulur. Kendisi Trakya’ya sefere giderken, yöre halkı kendisine yardımcı olur ve sefer dönüşü onlara şükranlarını sunmak amacıyla şehri inşa ettirir. Bu şehre de tabii ki kendi ismi verilmiş ve Philippoupolis yani Philip’in Şehri olarak adlandırılmıştır. Fakat bir süre sonra Bulgarlar Plavdiv adıyla anmaya başlamışlardır. I. Murat döneminde Osmanlı hakimiyetine girene kadar Büyük İskender’den itibaren, Roma, Bizans, Bulgar Prensliği ve Bizans’ın egemenliğinde kalmış. I. Murat ile beraber Anadolu’dan Türkler fethedilen topraklara yerleştirilmiş ve coğrafyanın Türkleştirilmesi için adımlar atılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyıldan beri Türk toprağı olan Filibe’de gezip görebileceğiniz birçok yer var ki genelde bunlar Knez Alexander I Caddesi ve Old Town denen eski yerleşimin civarında bulunuyor. #bulgaristantatili #TATİL #bulgariatravel #felibe #tatilönerileri #bulgaria #bulgaristanrehberi #Plovdiv #Пловдив

  • Bulgaristan Gezisi – Sandanski'de Spa Keyfi, Leshten'de Öğlen yemeği, Devin'de

    Bulgaristan Turizm Bakanlığı davetiyle gittiğimiz Bulgaristan seyahatimiz tüm hızıyla devam ederken yolumuzu kayak merkezi olan Bansko’dan hem termal suları hem de spa merkezleri ile ünlü Sandanski ve Devin’e uzatıyoruz. Eğer bu harika gezinin ilk durağı Sofya ve ikinci durağı Bansko‘yu okumadıysan tıklayarak okuyabilirsin. Yolculuklarda, yolda olmak halinde her zaman süprizleri ve anlık değişimleri çok severim… Bansko sonrası varış noktamıza gitmeden önce de aynen böyle bir şey oldu. Hazır buralara kadar gelmişken neden bir gerçek köy evi görmeyelim dedik ekipçe ve sevgili Funda’nın da ( Frenchos ) Israrı ile Ivo’nun büyüdüğü köye ve köy evini gezme şansımız oldu! ( Ivo da kim diye soracak olursanız hemen Sofya postuna ışınlanın!) Ev o kadar güzeldi ki sanki 1980’lere ışınlanmışım gibi hissettim ve çocukluğuma… Sizce de öyle değil mi? Bu güzel anıyı paylaştıktan sonra artık gezimizi yazmaya kaldığımız yerden devam edebiliriz. Sandanski’ye gitmeden önce her zaman olduğu gibi bir yemek molası veriyoruz. Önceki postumda da bahsetmiş olduğum gibi Bulgaristan her yönden zengin bir ülke yani sadece termal suları, sodası, nefis biraları değil şarapları ile de ünlü! Bu yüzden gerçekten burada kaliteli şarap içtim dersem cidden doğru olur. Öğlen için mola verdiğimiz yer Sandanski’ye giden yolumuzun üzerinde Villa Sintica oldu. Burası bir tatil köyü ve ayrıca kendi şarap fabrikaları da var ve tabii ki öğlen yemeğimize eşlik eden de Sintica şarabıydı! Bu arada Buranın mutfağı, yemekleri, lezzetleri ayrı bir güzel ve ayrı özenliydi. Eğer bir tatil köyüne ihtiyacın varsa buraya muhakkak gelmelisiniz. Nefis lezzetli Bowl salatamı ve yanında enfes kalamar ve ahtapotu yedikten sonra yolumuzu uzattık hem biraz dinlence hem masaj hem de spa için Sandanski’nin en en şahane oteli ve spa merkezi olan Medite Spa Resort & Villas’a! Bulgaristan yaz kış tatil yapmak için en iyi ülkelerden biri olduğunun farkına varıyorum arkamızda bıraktığımız gezi sonucunda! Hem yaz hem de kış için tatil önerileri mevcut. İster kayak yapın, ister yaz tatilinin tadını çıkarın isterseniz hem yaz hem de kış şifalı sularda spa keyfini sürün. Sandanski’de işte aynen öyle bir yer! Kendini şımartmak bol bol güneşlenmek, termal suların tadını çıkartıp güzel bir masaj ile de günün kötü enerjilerinden kurtulmak için birebir. Sandanski’de bir gece kalıp yolumuzu özellikle Bulgaristan’da hemen hemen her yerde görebileceğiniz su ve soda markasının hem adı hem de yeri olan Devin’e ( Dövlen ) doğru çevirirken bir çok köy ve kasaba ziyaretimiz oluyor. Buralarda hem hem mola verip geziyoruz hem de yemek yiyoruz. Leshten (Leşten ) ziyaretimiz de aynen öyle oluyor. Bir çok köy gezimizin sonunda öğlen saatlerinde varıyoruz Leshten’e… Burası hakkında ne yazdığımı merak ediyorsanız alttaki instagram postum ile sizi baş başa bırakmak en sağlıklısı olur diye düşündüm. Bu gönderiyi Instagram’da gör Onurollstyle (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi Leshten’de öğlen yemeğimizin ardından Devin’e yani türkçesi Dövlen’e doğru yol alıyoruz.. Ekip arkadaşlarımızdan sevgili Melih’in önerisi ile harika bir şarap fabrikası ziyaretimiz oluyor. Evet gerçekten de öyle oluyor! Şarap fıçısı şeklinde yapılmış bir fabrika üstelik!!! Bu gönderiyi Instagram’da gör Onurollstyle (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi DEVIN ( DÖVLEN ) Uzunca süren bir yolculuk sonunda Devin’e varıyoruz! Devin hem termal suları hem de  Sandanski gibi termal otelleri ile meşhur küçücük şirin bir yer. Buraya yakın bir çok Türk köyü mevcut ve türkçe konuşan  pek çok kişiye de rastlamanız mümkün. Bu seyahatimizde o kadar şanslıyız ki Bansko’da Caz festivaline denk gelmiştik burada da Devin’in su festivaline denk geldik. Akşam saatinde Festival başlamadan önce bu küçücük yeri geziyoruz önce sonra ise akşamüstü yöresel bir restoranda yemeğimizi yiyip festival alanına doğru yol alıyoruz. Küçüklüğümde 23 Nisanda hep televizyondan hayranlıkla izlediğim folklor danslarını sahnede görünce heyecanlanıyorum önce.. Hayranlıkla izliyorum onları sonra sırasını bekleyen ekip ile fotoğraf çektirip anı ölümsüzleştiriyorum ve sonrası mı muhakkak dansa dahil oluyorum ve dans ediyorum. Eğer dansı merak ediyorsanız mutlaka instagram’da paylaşmışımdır bi göz atın bakalım:) Devin’de bir gece kalıp yolumuzu Sofya’ya uzatacağız.. Sofya’ya varmadan Bulgaristan’ın ikinci büyük şehri olan Plovdiv yani Filibe’ye düşereceğiz yolumuzu. Bir sonraki postumda işte tam da bunu yazacağım. Bulgaristan’ın en sevdiğim şehri Plovdiv’i yani Filibe’i okuyacaksınız. Ben tekrar Bulgaristan Turizm Bakanlığına bizi buraların güzelliklerini görmemiz için davet ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Daha fazla bilgi ve Bulgaristan güzelliklerini görmeniz için mutlaka Bulgaria Travel ( @bulgariatravel ) ‘yı takip edin. #bulgaristangezi #leshtentravel #sandanski #bulgariatravel #devinspa #devin #spa #bulgaristangezisi #sandanskispa #leshten

  • Bulgaristan'ın Gözdesi Bansko ve Jazz Festivali – Bulgaristan Gezisi

    Sofya’dan sonra Bansko’ya doğru yol almak için erken saatte koyuluyoruz yola…. Bulgaristan’daki ilk durağımız Sofya postunu okumak için BURAYA tıklayın. Yaklaşık 2 saat sürecek olan yolculuğumuz için transfer aracının en cam kenarına yerleşip en sevdiğim şeyi yapıyorum yol boyunca … Önümden hızla geçem araçlar ve Bansko’ya doğru yaklaşırken araçların yerini alan kocaman dağlar ve eteklerinde çamlar. Doğanın içinde olmak ne güzel diye düşünüyorum izlerken aracın penceresinden dışarıyı… Ne güzel kuş olmak, bir ala geyik olmak… Düşlerimden uyandığımda Bansko’ya varmış olduğumuzu anlıyorum. Otelimize yerleşmeden önce buraya Bulgaristan’a geldiğimden beri hep arzu ettiğim gibi hem otantik, hem yöresel hem de tam Bansko’lu olan bir restoranda öğlen yemeği molası veriyoruz. İşte bu güzel mekanın adı Mehana Bansko! Aslında buraya taverna desek de tam yeridir lakin buradan bahsetmeden önce biraz Bansko’dan bahsetsem çok daha iyi olacaktır. Bulgaristan’ın Kayak Merkezi Bansko! Bansko Bulgaristan’ın Prin dağı’nın eteğinde, Glazne Nehri’nin iki yanına kurulmuş en ünlü kayak beldelerinden biridir. Biz gerçi buraya yazın geldik ama yazları da Bansko gerçekten hareketli! Özellikle otellerin yaz için havuzları, tenis kortları ve tüm açık mekanları ile yaz -kış Bansko yaşayan ve turistlerin gözdesi bence! Kaldığımız yerden şimdi ilk durağımız olan mekandan bahsedebilirim! Eğer yolunuzu Bansko’ya uzatırsanız mutlaka Mehana Bansko’da bir öğlen veya akşam yemeği yemenizi tavsiye ederim. Gerçi biz öğlen uğradık lakin akşamları daha güzel olabilir özellikle canlı müzik varsa tadından yenmez:) Biz burada ortaya karışık ızgara siparişi ettik ve Ivo’nun tavsiyesi ile ev yapımı incir rakısı da söyledik ama benim için biraz fazla keskindi bu yüzden ben biramla daha mutlu oldum. Bankso’da bir çok mekan sıcaklığı ile sizi karşılıyor olacaktır eh bahsettiğim gibi burası bir kayak beldesi olduğundan dolayı mekanların içleri sizi sarıcak ve kucaklayacak sıcaklıkta döşenmiş ama bunların haricinde özellikle burada geceleri fazla hareketli oluyor. Barlar ve gece klüpleri yaz kış hep açık ve çok keyifli! Sohbetlerle ve çekimlerle baya uzun süren öğlen yemeğimizin ardından otelimiz Kempinski Hotel Grand Area Bansko’ya  doğru yol aldık. Bu arada Bansko çok büyük bir yer değil bu yüzden hemen hemen her yer yürüme mesafesinde.. Kaldığımız otel buranın belkide en güzellerinden biriydi:) Ve belkide Bulgaristan’da olduğum süreç içerisinde en çok burada fotoğraf çekilmiş olabilirim. Odaların içi ve teraslar oldukça geniş manzara ise enfes kesici! Ah bir de kışın karlar altında düşünüyorum da gerçekten paha biçilemezdir.. Otele varır varmaz ilk işim her zamanki gibi mini bardan bir soğuk bira kapıp önce bir keyif molası yapmak oldu. Sonrasında balkondan beni çağıran havuzun tadını çıkarmak için hemen tabii ki soluğu aşağıda aldım. Yukarıda da yazdığım gibi burada süper fotoğraflarım oldu daha fazlasını instagram’da muhakkak göreceksinizdir! Hala instagram’da beni takip etmiyorsanız tam da ŞURADAN ( @onurollstyle ) takip edebilirsiniz. Ayrıca Bulgaristan gezimizle alakalı birkaç Reels videosu da sizi bekler! Bansko Jazz Festivali Bansko’ya geldiğimizde harika bir festival ile karşılaştık! Geleneksel olarak uzun yıllardır yapılan Bansko Caz Festivali tam da bizim orada olduğumuz zamandı ve bu harikaydı… Dünyanın hemen hemen her yerinden hatta Türkiye’den sevgili Bilal Karaman’ında olduğu harika bir organizasyonun içinde bulduk kendimizi. Altta hem bizim tatil ekibi hem de Bulgaristan ekibi ile harika ve neşe dolu fotoğrafımızı paylaşıyorum ve ekliyorum… Ah nasıl güzel bir gündü! Bansko’da harika bir gün, harika bir gece yaşadığımızın ertesi günü  hem gündüz gözüyle şehri şöyle bir gezelim hem de instagram için fotoğraflar çekelim istedik. Ama öncelikle kahvemi içmem lazımdı! Burada da Italya’da olduğu gibi kahve otomatları sokakların köşe başlarında size göz kırpıyor! Güne daha iyi aymak için hemen kendime bir espresso kapıyorum ve yol üstünde hem hikayelerimi paylaşıyor hem de fotoğraf için güzel köşeler aramaya koyuluyorum… Yolumuz uzun bu sefer Sandanski’ye gidiyoruz! Bir sonraki postumda Sandanski ama öncesinde sevgili Ivo’nun köyüne gideceğiz. Harika bir post daha sizi bekliyor olacak bekleyin. #banskotravel #bansko #banskokayakmerkezi #bulgaristankayak #banskobulgaria #banskosky #bulgaristangezisi #bulgariatravelling

  • Bulgaristan Gezisi – Benim Güzel Sofya'm

    Herkese merhaba! Yolumu bu sefer komşumuz Bulgaristan’a uzattım. Bulgaristan Turizm Bakanlığı davetiyle Sofya başta olmak üzere birçok şehrini, ve bölgesini keşfetme fırsatı yakaladım. Ne yalan söyleyeyim gitmeden evvel biraz önyargım vardı lakin gittikten sonra Bulgaristan’a aşık oldum. Ve şunu da belirtmek isterim ki hayatımda ilk kez bu kadar güzel karşılama ve inceliklerle dolu bir ağırlama ve seyahat yaşadım. Beni instagram’dan takip edenlerin çoğu ne kadar keyif aldığımı biliyordur ama bilmeyenler için buradan ballandıra ballandıra  tekrar anlatacağım. İlk Durak Sofya! ”Benim güzel Sofya’m” Havaalanında elinde adımızın yer aldığı yazı ile karşılıyor bizi Ivaylo Hranov ( Ivo ) ve Asya Zareva. 5 gün sürecek olan seyahatimizde hep yanımızda olup bize Bulgaristan’ın tarihini, kültürünü ve daha çok ne kadar yakın dostluk kurabileceğimizi anlatacaklar. Bu satırları yazarken şu an bile özlediğimi anladım. Havaalanından otele doğru ilerlerken transfer aracının camından şöyle bir izliyorum şehri! Sofya resmen nefes alıyor ayrıca muhteşem yapıları ile de nefes kesiyor. Hemen hemen her yerde ağaçlar ağaçlar arasında göz kamaştıran binalar kucak açıyor bize varmadan evvel hemen şehir merkezindeki otelimiz Hyatt Regency Sofya’ya.. Otelimiz şehir merkezine adım mesafesinde ve yanı başımızda hemen oracıkta o muhteşem görkemi ile göz kırpıyor bize Alexander Nevesky Katedrali. Her bir köşesini keşfetmek için ne kadar sabırsız olduğumu hatırlıyorum! Ama önce bir yemek yesek iyi olur! Burada kahvaltı etmek için uçakta bile kahvaltı etmediğim aklıma geliyor. Otele yürüme mesafesinde olan bir yere doğru Ivo ve Asya’nın peşinden gidiyoruz ve şirin mi şirin bir kafenin sandalyesine kuruluyoruz. Sipariş için kendime içerisinde humus, avokado ve enginar kalbi olan bir sandviç yanına da kahve ile ilk günümüze başlıyorum. Mekanın adını merak ediyorsanız hemen söyleyeyim Fabrika Daga (Gökkuşağı Fabrikası) Nefis kahvaltımı kahve ile taçlandırıp otelemize doğru yola koyuluyoruz. Bahsetmiştim otelimiz Hyatt Regency Sofya baya şehrin göbeğinde ve Sofya’da gezip görmek isteyeceğiniz hatta gece eğlenmek isteyeceğiniz her yere yürüme mesafesinde diye… Hızlıca otelimize yerleşip şehrin tadını çıkarmak için ne kadar heyacanlı olduğumu anlatmama gerek yok sanırsam! -ve öyle de oldu her bir saniyesini değerlendirmek için dinlenmek bile istemediğimi hatırlıyorum! Sevgili Ivo ve Asya ile muhteşem bir şehir turu bizi bekliyor daha ne olsun! Yol üstünde önünden geçtiğimiz devasal büyüklükteki Alexander Nevesky Katedrali ilk durağımız olacak ve önünde yüzlerce fotoğraf çektirip buradan Sofya’dan ilk instagram karemi payalaşacağım o muhteşem kareyi yakalayacağım önce ve sonrasında içeriye girip mest olacağım. Aynen öyle de oldu bu arada içeride fotoğraf çekmek yasak demiştim lakin ben iki kare detay çekmişim altta görebilirsiniz 🙂 Sofya’nın sembolü olan kliseden ayrılıp yol boyunca karşımıza çıkan her heykel, her yapı ve geçmişten günümüze kadar olan hemen hemen her şeyi sevigili Ivo’nun muhteşem anlatımı ve tarih bilgisi ile can kulağıyla dinliyorum. Zaman zaman içimden o dönemlere ışınlanmak ( geçmişe yolculuk ) yapmak en azından bir kaç dakika o havayı solumayı arzu ettiğimi hatırlıyorum. Sofya’da şehir içi ulaşım pek bir kolay şehrin merkezinden önünüzden hemen hemen her yerden tramvaylar geçiyor! Bu bana Milano’yu anımsatıyor bir anda! Bunların dışında metro ve otobüs hatlarıda sizi istediğiniz yere ulaştırabiliyor. Sofya’da görmeniz gereken başka bir önemli klise ise mutlaka St. Sophia Kilisesi olacaktır. Buraya Ayasofya veya Azize Sofya Kilisesi de denmektedir ve İstanbul’daki Ayasofya Kilisesinde kullanılan aynı renk tuğlalardan yapılmıştır. Biraz yazı dilimi değiştirip burası hakkında bilgi vermek isterim size; Tarihi 6. yüzyıla uzanan ve Sofya’nın en eski ikinci kilisesi olan St. Sophia Kilisesi, Sofya’nın ismi şehirde bulunan bu kiliseden gelir. Kilise olarak kurulup sonradan camiye dönüştürülen bu yapı, şehrin en eski yapılarından biridir. Dördüncü asırdan beri bu yerde bir kilise bulunmaktadır fakat şimdiki yapı 6. asırda inşa edilmiştir. Ayasofya kutsal bilgelik anlamını taşır. Kilisenin içine 12. yüzyılda ikonlar çizilmiştir. Binanın planı haç şeklindedir ve Roma devri mimarisinin en iyi örneklerinden biridir. Sofya şehri Osmanlı Devleti topraklarına katılınca kilise 16. yüzyılda camiye çevrilmiştir ve minareler eklenmiştir. Fakat minareleri 19. yüzyılda bir depremde yıkılmıştır ve cami terk edilmiştir. Ayrıca içeride bir patlama da olduğunu Ivo’dan öğrendik. Şehir Bulgarların eline geçince o dönemki adıyla Ayasofya Camii (veya Büyük Ayasofya Camii) tekrar, kiliseye çevrilmiştir. Ben de hemen kilisenin önündeki şu güzelim aslanın yanında bir fotoğraf çektirip şehrin göbeğine doğru giden ekibe yetişiyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi Sofya’da her köşeyi dönünce muhteşem yapılar tarihten günümüze kadar tüm ihtişamını gözler önüne sunuyor. Buram buram kokan Ihlamur ağaçlarının kokusu tarihin izlerine sürüklüyor resmen insanı burada! Nasıl bir emek, nasıl bir mimari ve nasıl muhteşem! Şüphesiz şehir turumuzda burada yazmadığım bir çok şey ve detay oldu lakin o kadarını buraya yazmaya kalksam inanın ki ne satırlar yeter ne de ben Sofya’dan başka yeri yazabilirim. Bu yüzden bu detayların hepsini tam da oradayken instagram’a attığım hikayelerimden izleyebilirsiniz. Not: Öne çıkanlarda 🙂 Şehir turumuza bir ara verip öğlen yemeği için soluğu şehrin en işlek caddesi üzerinde yer alan Shtastliveca Restaurant Sofia’da alıyoruz. Ambiansı, dekorasyonu ve yemekleri gerçekten şahaneydi. İçeride yer alan tablolar ise gerçekten çok dikkat çekiciydi ve hemen yemek öncesi poza bile bürünmüşlüğüm oldu. Yemek olarak kendime Risotto Porçini sipariş ettim şarabımızı ise Ivo önerdi! Eğer yolunuz buraya ya da Bulgaristana düşerse mutlaka Zelanos Misket denemenizi tavsiye ederim. Öğlen yemeğimiz ardından otelimize geri dönüp hızlıca hazırlanıp akşamüstü biraz dinlence sonrası gene dışarıya çıkıyoruz. Sevgili Ivo’un değerli anlatımıyla Sofya’nın tarihini ve değerli olan her şeyini öğreniyoruz şöyleki; Atamızın bile ne güzel anıları yaşanmış burda onları hayranlıkla dinliyoruz. Hatta bu yazının sonunda bir şiir payalaşacağım Nazım Hikmet’den ben mesela ilk kez bu şiiri Sofya’da Ivo’dan duydum. Çok etkilendim ve sizde okurken etkeneceksiniz. Bu yüzden son sayfaya kadar gidin ve okuyun. Akşam yemeği için  gene güzel bir yerde aldık soluğu… Yahu bu Sofya’nın da restoranları acaip iyi! Gittiğimiz mekanın adı Kocmoc ( Cosmos ) muhteşem kokteylleri ve yemekleri olduğunu söyleyebilirim. Dekoruna ise bayılacaksınız! Burada kuzu siparişi verdim tadı hala damağımda ve unutmadan içtiğim ise buranın kendi birası! Bulgaristan’ın genelinde restoran ve kafelerde her işletmenin kendi birası oluyor ve bira ambalajları ise şahane altta fotoğraf paylaşıyorum ben bayıldım!!!! Sofya’da ilk günümüzü okuduğunuz ve fotoğraflardan gördüğünüz gibi dolu dolu geçirdik! Daha fazlası da oldu tabii ki bunun için de instagram sayfama gidip öne çıkanlara göz atmanızı isterim. Daha fazla bilgiyi ise Bulgaristan’ın resmi sayfası olan Bulgaria Travel ( @bulgariatravel ) ‘dan edinebilirsiniz. Sofya’dan ayrılmadan yani yolumuzu Bansko’a hemen çevirmeden önce otelimizde güzel bir kahvaltı ve fotoğraf çekimi yapmalıydık! Benim pek kahvaltı ile aram olmasa da şunu söyleyebilirim ki kahvaltı çeşitleri bol ve lezzetli! Kahveye ise diyecek sözüm yoktu! Şimdi yolumuzu Bansko’ya çevirme zamanı! Orada bizleri bol caz bol havuz ve bol spa bekliyor… Bu arada unutmadan Nazım Hikmet’in o muhteşem şiirini yani Sofya şiirini şuracıkta paylaşayım! SOFYA’DAN Sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim. Ihlamur kokuyor doğduğun şehir. Dünyayı sensiz dolaşıyorum, böyleymiş kaderim elden ne gelir… Sofya’da ağaç duvardan önce, duvardan güzel. Sofya’da ağaçla insan karışmış birbirine, he kavak, nerdeyse odaya girip kırmızı kilime oturacak… Sofya şehri, büyük mü? Şehirler, gülüm, caddeleriyle değil, anıtını diktiği şairleriyle büyük oluyor, Sofya büyük bir şehir… Burda akşam deyince dökülüyor sokağa millet, çoluğu çocuğu, genci ihtiyarı, bir gülüşme, bir uğultu, bir gürültü, bir kıyamet, bir aşağı, bir yukarı, yan yana, kol kola, el ele… İstanbul’da Şehzadebaşı’nda ramazan geceleri -Sen o devre yetişmedin Münevver- piyasa edilirdi tıpkı böyle. Yok… Geçti o geceler… Şimdi İstanbul’da olsam aklıma mı gelirdi onları aramak? Ama İstanbul’dan uzak her şeyini arıyorum. Üsküdar Cezaevi’nin görüşme yerini bile… Sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim. Ihlamur kokuyor doğduğun şehir. Bilmediğin gibi ağırladı beni hemşerilerin. Doğduğun şehir kardeş evim bugün. Ama kendi evin kardeş evinde bile unutulmuyor. Şu gurbetlik zor zanaat zor… Nazım Hikmet 24 Mayıs 1957, Varna #findyourstory #bulgaristangezilecekyerler #sofiabulgaria #bulgaristangezirehberi #bulgaristanturu #sofia #sofyagezi #bulgaria #yoursafesummer #bulgaristangezisi #discoverbulgaria

  • Bodrum Bodrum

    90’lardan bugüne kadar her yaz muhakkak gittiğim yerdir Bodrum… Böyle olunca biraz da Bodrumlu sayılırım haliyle! Ergenliğimden bugüne kadar olan yıllarda sayısız anı biriktirmişimdir o sokaklarda, o caddelerde, o barlarda ve o plajlarda. Bir başkadır Bodrum bu yüzden benim için… Her şeyin ilkini yaşadığımdır… Bu yaz da gene soluğu aldım kireç beyazı evlerin sahile vurduğu güzelim Bodrum’da… Şuursuzca, özgürce uzanıp kumsala güneşe emanet ettim bedenimi, özümü. Bodrum’a gidince artık kaldığım bir evim de var… Aslında ev değil şirin mi şirin bir butik otel lakin benim için ev. Canlarım Burcu ve Aysun’un işlettiği güzeller güzeli kale manzaralı White & Blue Otel. Geçtiğimiz yıldan bu güne kadar da sanırsam 3-5 kez arası konaklamışımdır burada. Barlar sokağına yakınlığı, plaja 2 adım uzaklığı da cabası… Hele o akşamüstü Bodrum kalesine batarken gün işte en can alıcı noktası.. Evet dostlar, Şiir gibi satırlarla başladım gene:) Ama anlatılanı yazabilmenin  en güzel tarafı budur belki yani ben böyle ifade edebiliyorum. – Ve böyle de güzel oluyor:) Efem, doğum günü haftamda Bodrum’daydım bu yaz başı… Hem keyifle geçen günler hem çok sevdiklerim Burcu, Aysun ve Astrolog Elvan ile harika vakit geçirdim ve bunu da post etmesem olmazdı. Altta fotoğraflardan bir kısım seçmeler var bakabileceğiniz daha fazlası hatta sinema tadında reels videolarını ise instagram sayfamda bulabilirsiniz. o zaman şimdilik size hoşça kalın der ve hemen beni BURADAN takibe alıp. İnstagram dünyamın kapılarını aralamaya davet ediyorum. Hepinize çok mutlu günler. xoxo Onur #whiteampbluebodrum #bodrum #bodrumbodrum #whiteandbluebodrum #bodrumtatili #Bodrumtatilionurollstyle

  • Rengarenk Yaz Bu Yaz…

    Herkese içimizi ısıtan sımsıcak bir yaz gününden merhaba! Evet yaz geldi sonunda ve attık kendimizi sahillere… Belki de mayıs çocuğu olduğumdan mı bilemem fakat yaz insanıyım tam. İçimi ısıtan güneş, sahile vuran dalga sesleri, martı çığlıkları ve bir sürü detay beni benden alır götürür. Neredeyse tüm yaz sezonu boyunca da vururum kendimi yollara bir bakmışın karadeniz, bir bakmışın ege kıyılarında voltalar dururum. Bu yaz da aynen öyle başladı! Boğazın karadeniz ile buluştuğu nokta Kilyos’la başladım serüvene ve sonrasında Bodrum, Ayvalık Cunda’ya kadar uzandı. Evet bu postum Kilyos’tan. Devamı ise geliyor…. Yaz’dan sıcaklardan bahsettim durdum bir de yazın en güzel tarafı yazlık kıyafetler tabii ki… Bu yazda alt üst takım olan gömlek şortlara sardım. Bir de tabii ki rengarenk olanlarına! Üzerimde görmüş olduğunuz takımın altı deniz şortu değil lakin böyle takımların deniz şortlu olanlarını da aldım. Devamında gelecek postlarımda muhakkak göreceksiniz. Bu arada tüm yaz kombinlerimi de Trendyol Koleksiyon Linkime BURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz. Herhangi bir sorunuz olursa lütfen bana ulaşmaktan çekinmeyin! Bana instagram hesabımdan kolayca ulaşabilirsiniz. Şimdilik hoşça kalın diyorum. xoxo Onur Bu gönderiyi Instagram’da gör Onur Erol (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi #onurollstyle #erkekinstagram #erkekşort #trendyolman #trendyolerkekgömlek #alışveriş #stil #erkekinfluencer #yazkombinleri #erkekmodası

  • Tam Kapanma ve covid -19

    Herkese uzun zaman sonra merhaba! Evet arkadaşlar baya bir boşladığımın farkındayım blog postlarını… Hem içinde bulunduğumuz ve bir türlü geçip gitmek bilmeyen korona virüs salgını, hem piyasanın durumu hem de bizim psikolojik durumumuz derken doğal olarak tam adapte olamıyoruz hiçbir şeye… Bir açılıp kapanan restoranlar, peşi sıra gelen kısıtlamalar derken uzun zaman önce yapılması gereken adım ise bugün itibari ile sonunda gerçekleşti. Başlıktan da anlamış oluğunuz gibi 21 günlük kapanmadan bahsediyorum. Bence bu karar çok önceden alınmalıydı! Eminim ki benim gibi düşünen bir çok kişi vardır. Artık bitsin şu virüs bir an evvel hatta sonrasında belirli bir süre yurtdışı kapılarını da açmayalım derim. Sonrasında virüssüz temiz bir Türkiye olalım! Gerçekten olacak mı orası da mechul! Artık gerçekten 3-4 gün sürer dediğimiz bu süreç bir yılı geçti ve her birimiz artık tahammül edemeyeceğimiz durumlar yaşıyoruz. Bu arada geçtiğimiz bu süreçte ben de covid oldum! Şükür ki ilk günlerde zorlu geçse de hem favicovir hem de dışarıdan aldığım takviyeler, bitki çayları ve gıdalar ile atlattım. İlk günlerde gerçekten çok zorluydu bu yüzden ne’olur dikkatli olun. Korona’ya nasıl yakalandım ve günlerim nasıl geçti diye merak ediyorsanız youtube kanalımda bir video paylaştım izlemek isterseniz altta paylaşıyorum. Gelelim konumuza; 21 günlük tam kapanmanın şahsen ülkemize iyi geleceğini düşünüyorum. Çünkü hem covid testi pozitif olan bilen ya da bilmeyen bir çok kişinin bulaştırma riski ortadan kalkacak. Hem açık alanlardaki kalabalık son bulacak hem de bu şekilde temaslar sıfıra ineceği kanısındayım. Siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum? Bunları benle paylaşmak isterseniz bana instagram’dan @ONUROLLSTYLE ulaşabilirsiniz. Hepinize bol sağlıklı günler dilerim. Onur Erol | Onurollstyle #koranavirüs #covid #21günkapanma #tamkapanmaiyimi #tamkapanma #koronavirüssalgını #tamkapandık #covidoldum #tamkapanmanasılolacak

  • Evde Çok Sanat – Suluboya Çalışmam

    Herkese merhaba evde kaldığımız bu süreçte eminimki benim gibi sanat ile meşgul olan bir çok kişi vardır. Beni takip edenler bu süreçte neler yaptıklarımı çok iyi biliyordur. Seramik, makrome, mobilya boyama derken bu süreçte beni en çok etkileyen ve var olan resim yeteneğimi geliştiren suluboya çalışmaları yapmaya başladım. Peki siz bu süreçte neler yapıyorsunuz? Evde kaldığımız bu süreçte ne gibi hobiler edindiniz? bunları çok merak ediyorum ve bunları benimle INSTAGRAM DM ‘den paylaşırsanız çok mutlu olurum. Bu gönderiyi Instagram’da gör Onur Erol (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi #watercolorart #karantinadasanat #artpainting #suluboya #resim #çizim #watercolorpainting #sanatçalışması #suluboyaçalışması #sanat #artwatercolor

  • Doğaya Dönüş: Toprak Tonları

    Tüm mevsimlerin tüm sezonların rengidir bejler, kahveler, tabalar… 2021 sonbahar kış, ilkbahar yaz sezonunun renk trendlerinde de toprak tonları, mevsimlerin kendine has atmosferine uyum sağlıyor ve doğanın içinden olan bu renk paletini gözler önüne seriyor. Ben de doğanın çağrısına ayak uyduran ve ruhunu en iyi yansıtan parçalarım arasına bu yıl bol bol toprak tonları ekledim. . . Üzerimde gördüğünüz camel kadife gömleğimi gene camel bol paçalı ve dökümlü pantolonum ile kombinledim. Altta bu kombinle çekmiş olduğum Reels videosunu da paylaşıyorum mutlaka izleyin. 🙂 Ayrıca tüm kombinlerim ve favorilerimi de trendyol koleksiyon linkime ekledim. Eğer sizde favorilerimi görmek isterseniz link: https://ty.gl/ptiepbmb Bu gönderiyi Instagram’da gör Onur Erol (@onurollstyle)’in paylaştığı bir gönderi #topraktonlarıkombin #erkekkombinönerileri #trendyolman #erkekmodainfluencer #trendyolman #cameltonları #erkekinfluencer #menstyleinfluencer #erkekmodası

  • Kilden Saksı Yapımı / Kil Hamurundan Saksı Nasıl Yapılır? #DIY

    Herkese merhaba, Evde kaldığımız bu süreçte eminimki benim gibi siz de bir çok şeye el atıp yepyeni hobiler edindiniz. belkide en azından mutfakta harikalar yaratacak potansiyele gelmişinizdir. Ben bu süreçte gün be gün hobiler edinmeye devam ediyorum. Bu sefer elimi çamura buladım ve kil hamurundan saksı yapmayı denedim. Yapım aşamasını da aşama aşama videoya çekip youtube kanalımda paylaştım. arzu edenler alttan izleyebilir? Yorumlarınız için şimdiden heyecanlıyım! #kildensaksı​ #kilhamuru​ #diy #clayceramic #howtomake #kildensaksı #ceramicplanter #ceramic #kilhamurusaksıyapımı #seramiksaksı #diy

bottom of page