Herkese merhaba,
Hafta sonu yurtdışı kaçamağın en konforlu ve kolay yolu eğer Istanbul’da yaşıyorsanız şüphesiz komşumuz Yunanistandır.
Bu kaçıncı araba ile Yunanistan kaçamağı pek bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta sonu da yine oradaydım.
Her kaçamağımızda başka şehirler, köyleri keşfederek ülkeye yeni bir sevinç ile dönüyorum.
Bu sefer istikametimiz ilk olarak İskeçe ardından Dedeağaç ve son olarak ise Sofulu idi.
Bu geziden ve gezdiğimiz yerleri kalem kalem anlatmadan evvel ilk olarak herkesin merak ettiği bir soruyu cevaplamak isterim.
Yunanistan veya başka bir ülkeye araç ile çıkmanız için özellikle yenilenen ehliyetiniz aracınız için yeşil pasaport ve sigortanıza ihtiyacınız var bunları internetten araştırsanız çok kolaylıkla sahip olabilirsiniz.
Gelelim rotalarımıza …
İSKEÇE – XANTI
İskeçe’ye bu ikinci gelişim Buraya: şehir, eski ve yeni şehir olarak, iki kısımdan oluşuyor. Eski İskeçe: dağın yamacında kurulmuş, dar sokaklardaki Türk evlerinden oluşuyor. Her mahallede, bir cami var. Şehir merkezinde ise, 5-6 civarında cami bulunduğu da söyleniyor.
Dedeağaç’a olan uzaklığı yaklaşık 1 saat sürüyor.
Yol boyunca, kendinizi Anadolu’nun bir bölgesinde ilerliyormuş gibi hissedebilirsiniz.
İskeçe ismi: “Eskice” sözcüğünden gelmektedir. Osmanlılar döneminde, burada iki tane yerleşim yeri varmış. Bunlar: Eskice ve Yenice olarak isimlendiriliyormuş. Yine aynı dönemde, Yenice denilen merkez, büyük bir yangın sonucu yok olunca, buradaki insanlar bugünkü İskeçe merkeze taşınmışlardır.
Bu yangın felaketine uğrayan Yenice, günümüzde bir köy olarak bulunmaktadır. Evlerinde ise, mutlaka balkon bulunmaktadır. Şehirde, balkonsuz ev bulunmuyor. Özellikle: bahar ve yaz aylarında, balkonlarından çiçekler sarkmaktadır.
Yunanistan’da Gümülcine ve Dedeağaç ile birlikte, Türklerin en çok barındığı şehirlerden biridir. Ancak: Lozan Barış Anlaşması ardından, buradaki Türk nüfusun büyük bölümü, mübadeleye tabi tutulmuştur.
Günümüzde: İskeçe şehrinde: her yıl Şubat ve Mart aylarında: Karnaval düzenleniyor. Karnaval muhteşem güzel, buraya karnaval zamanı gitmenizi öneririm. Ayrıca Noel zamanı sokaklar süsleniyor ve festival tadında geçiyor.
TARİHİ
Şehrin tarihi geçmişi: MÖ.880 yıllarına kadar uzanıyor. Ancak, konumu itibarıyla, şehir, Batı Trakyanın tüm savaşlarını ve yıkımlarını yaşamıştır.
1363-1912 yılları arasında ise, yüzyıllar süren Osmanlı egemenliği görülür. Osmanlılar: 1363 yılında Çirmen Zaferi sonucu burayı ele geçirmişlerdir.
1715 yılında, İskeçe, tütün üretimiyle önem kazanmıştır.
1829 tarihinde, iki büyük deprem, şehri olumsuz olarak etkiler. Bunun sonucunda, şehir yeniden yapılandırılsa da, birçok tarihi yapı eski özelliklerinden uzaklaşmıştır. Ancak, yine de, Yunanlılar, Avrupa Birliğinden sağladıkları fonlar ile, şehrin bu tarihi yapılarını ve diğer birçok yapıyı: özellikle cepheleri gayet güzel şekilde restorasyona tabi tutmuşlardır. Yani: muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.
1920 yılında ise, referandumla, Yunanistan’a bağlanmıştır.
EĞLENCE
Şehrin en büyük özelliği genç nüfus ve öğrencilerden oluşuyor, bu da çok sayıda kafe, restoran, taverna ve bar bulunmasına neden olmuş.
NE YENİR
İskeçe bölgesinde, geleneksel lezzetlerden tatmak isterseniz: size önerebileceğim restoran Peramsadır.
Bugun dışında bizim dönerden biraz daha farklı olarak hazırlanan ve bir et çeşidi sunan Gyros‘u da İskeçe de yemenizi tavsiye ederim.
Tatlıları ve kuruyemişleriyle öne çıkan bir yer. Özellikle: şehir meydanında en meşhuru olan Papaparaskevas‘dır.
Buraya muhakkak uğrayıp o nefis çikolatalarından almadan ülkeye dönmeyiniz derim.
DEDEAĞAÇ – ALEXANDROUPOLI
Türklerin, Yunanistan da en çok ziyaret ettikleri yerlerden biri olan Dedeağaç özellikle casino ve tavernaları ile ünlü.
Burada: herhangi bir antik kalıntı veya tarihi eser yok. Bu şehirde daha çok: masmavi ve tertemiz bir deniz, uzun kumsallar var. Ayrıca: şehir, özellikle akşam saatlerinde hareketli ve canlı.
Tüm yunanistan da olduğu gibi burada da İnsanlar eğlenmeyi seviyorlar. Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: denize girmek, balık restoranlarında muhteşem deniz ürünlerini tatmak ve tavernalarda, akşam saatlerinde sabaha kadar süren eğlencelere katılmak, başlıca yapabilecekleriniz bunlar.
İpsala sınır kapısından çıktıktan sonra: gerek E-90 karayolu ve gerekse sahilden ilerleyen karayolu takip edildiğinde, Yunanistan’ın Trakya bölgesinde bulunan: Aleksandropolis şehrine 1 saatte varabilirsiniz.
Söylenenlere göre: 15’nci yüzyılda, burada, Türk yönetimi etkin iken, bir tekke kurulmuştur. Bu tekkeye bağlı topluluğun dedesinin altında oturduğu ağaç, kutsal sayılarak kasabaya Türkler tarafından “Dedeağaç” ismi verilmiştir.
Aleksandrapolis ismi ise; hani tarihteki Makedonyalı Büyük İskender’den gelmez. İsim: 19’ncu yüzyılda yaşamış bir Yunan kralından geliyor. Şehir: 1913 yılında, Bükreş andlaşması ile verildiği Bulgaristan tarafından, Neuly andlaşması sonucu Yunanistan’a ilave edilince, dönemin Yunan kralının ismine izafeten bu isim verilmiştir.
Şehrin her yanında Osmanlı izlerini görebilir özellikle eski şehir bölgesindeki cumbalı yapılar ve Dedeağaç camii görülmeye değer yerlerden biridir.
TARİHİ
Bölgenin tarihi geçmişi, MÖ.7’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Buralarda görülen ilk yerleşimciler olan Traklar: bölgeye geldiklerinde, şehrin hemen karşısındaki “Somathraki” yani “Semadirek” adasına yerleşirler. Daha sonra ise, yeniden anakaraya çıkıyorlar ve burada, yerleşim yerlerikuruyorlar. Özellikle: anakarada kurdukları bu kentleri, yeni yollar yaparak birbirlerine bağlıyorlar, tapınaklar yapıyorlar, deniz ve kara ticaretini geliştiriyorlar.
Takip eden dönemde, yani 1’nci yüzyılda ise: bölgede Romalılar görülüyor ve 4’ncü yüzyıla kadar, bölgede egemenlik kuruyorlar. 4’ncü yüzyıldan sonra ise, Bizans dönemi başlıyor. Bu dönemde: eski bir pagan tapınağı üzerine, Kosmosotiras kilisesi inşa ediliyor.
Sonraları: Osmanlılar bölgede görülmeye başlıyorlar. 1821 tarihine gelindiğinde ise, Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanıyorlar. 1869 yılında, Maurice de Hirsch isimli bir şahıs: Rumeli Demiryolları Şirketinin sahibi olarak bu bölgeye geldiğinde: Selanik-İstanbul demiryolu hattınınyapımını ve işletme hakkını satın alır. Ayrıca: şirket, Enez bölgesinde bir liman yapacaktır. Ancak, Meriç nehrinin aşırı alivyon taşıması nedeniyle, limanın, Enez yöresine değil, buraya yapılmasına karar verilir. Bunun üzerine, burada, sahil şeridindeki 10 km. lik kesime: liman işletmesi için gerekli antrepolar ve çalışanlar için evler yapılır. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonucunda ise,Ruslar burayı işgal ederler ve şehri, yeniden imar ederler. Ancak, şehir yine şirket şehri olmaya devam eder.
Sonuç olarak: 1871 yılına kadar bir balıkçı köyü olarak gelen şehir, bu tarihten sonra, elverişli coğrafi konumu nedeniyle, gelişmiş, büyümüş ve şehir halini almıştır. Özellikle: Selanik-İstanbul demiryolunun yapılması ve şehrin bu demiryolu üzerinde olması, gelişimini hızlandırmış veetkilemiştir.
KONAKLAMA
Şehirde, çok sayıda otel ve pansiyon bulunuyor. Hatta: tüm bölgenin en büyük konaklama tesisleri buradadır. Otel fiyatları hemen hemen her mevsim uygun yakşaşık olarak kişi başı 20 ile 100 arasında terciğinize göre konaklayacak yer bulabilirsiniz.
NE YENİR
Şehirde, kıyı şeridinde, birçok balık lokantası var. Bu lokantalarda; deniz ürünleri ve mezelerin tadına bakabilir ve Uzo içebilirsiniz.
Fiyatlar, genel olarak uygun. Özellikle: İstanbul balık lokantalarının fiyatları yanında daha uygun. Bir balık restoranı önermem gerekirse: “Taverna Loukoulos” olur.
Özellikle deniz kenarında oturup güneş battımında muhteşem Yunan tınıları eşliğinde keyifli bir akşam geçirebilirsiniz.
GECE HAYATI
Yemeklerinizi yediniz ve şehre akma zamanı geldiyse Dedeağaç bunun için mükemmel bir yer kıyı şeridinden iç kısımlara doğru daldığınızda bir çok kafe ve bar ile karşılaşabilir burada nefis kokteyller içebilirsiniz.
Yine tavsiye verecek olursam ” Thema” ya kesinlikle uğrayıp kokteyl için ardından ise şehrin en meşhur barı olan Drunk Sinatra‘ya muhakkak gidin.
DENİZ
Şehrin kıyı şeridinde, deniz çok temiz. Çünkü: denizdeki kimyasal kirliliği önleyici tedbirler alınmış. Hatta: sahillerinin “Mavi Bayrak” ları bulunuyor.
SOUFLİ – SOFULU KÖYÜ
“Dar sokak aralarına özenle serpiştirilmiş gibi duran sarı, turuncu ve kahverengi yapraklar arasından yürüyüp meydana varıyorum.Altında her türlü ihtiyacınızı giderecek dükkanların sıralandığı iki katlı evlerin bulunduğu rengarenk dar sokakları geçip labirent misali açılan diğerlerine ulaşıyorum.
Geçmişin mimari dokusu öylesine güzelki attığım her adımda dün ve bugün arasında gidip geliyorum.
Yan taraftan geçen bir trenin sesi eski rengarenk boyanmış duvarlarda yankılanıyorken başka bir zamana ait olduğunu düşünüyorsun doğal olarak. “Yok böyle bir güzellik” diye içimden söyleniyorum. Burada öylece kalsam. Kargaşadan, gürültüden ve gereksiz ne kadar hırs ve dolu bir sürü şeyden uzakta yaşasam diyorum. Yani hiç dönmesem burada olsam burada ölsem.“
Yukarıda yazdığım yazıdan anlamış olacaksınız ki Sofulu derin bir iz bıraktı bende. Gerek evlerin renkleri gerek şse tarihin bugüne kadar ki yansımalarından o kadar etkilendim ki bunu size nasıl anlatacağımı bilemiyorum.
İpsala sınır kapısından yaklaşık 40 dakika uzaklıkta kalan köy ipeği ve ipekböceği ile tanınmaktadır.
Buranın pazarında-çarşısında ipek ve el dokusu kumaşlar bulup satın alabilirsiniz. İpek bu bölgede, 1911 yılında o kadar önem kazanmıştır ki, yörenin nüfusu, 13 bin civarına ulaşmıştır. Ancak, bu tarihten sonra, Batı Trakyanın bölünmesi ve ipek böceği için gereken dut ağaçlarının sınırın öte yanında kalması nedeniyle, burada, ipek böcekçiliği gerilemiştir. Böylece, şehrin nüfusu da gittikçe azalmıştır. Ayrıca, sentetik ipeğin bulunması da, bu olumsuzluğu etkilemiştir. Yine de, günümüzde burada ipek ve ipekböceği yetiştiriciliği sürdürülmektedir.
Hatta, burada bir de “İpek Müzesi” bulunuyor. Müze: şehir merkezinde, eski bir Türk konağı görüntüsü veriyor. 1990 yılında açılmıştır. K.Kourtidis isimli doktor ve politikacı birinin konağında kurulmuştur. Konak: 1883 yılında yapılmıştır. Zemin kat ve birinci kat müze, ikinci kat ise konut olarak kullanılmaktadır. 4 tematik bölüm vardır. Buralarda: metinler, fotoğraflar, tasarımlar ve haritalar görülüyor. Buralarda; ipek böceği kültürü hakkında geleneksel nesneler içeren toplam 46 parça obje var.
Ayrıca Youtube kanalımda bu köyü anlatmaya çalıştım. Arzu ederseniz videoyu izleyebilirsiniz altta 🙂