Uzaklaşmak istersin bazen kendi kabuğuna çekilip herşeyden. . .
Kimsenin sana ulaşamayacağı yerleri mesken etmek istersin ya hani işte öyle! Gerçekliği arar durur, sorgularsın, sorarsın hep kendine neden diye; nesin, neredensin kimsin sen?
Bir an gelir yollara vurur bir iz peşine düşer durursun.
Pervane misali döner de durusun.
İşte benim hikayem de böyle!
Her aldığım yaş kalıbında herşeyden biraz daha uzaklaşmak istemem de bundan. “Ne ararsın” diye soranlara artık açık açık “kendimi arıyorum” demem de ondan.
Arayan bulurdu elbet!
Sonunda ben de buldum kendi özümü bir dağın tepesinde yapayalnız, kimsesiz ve sakin dolaşırken.
Ayaklarım yalın, ruhum temiz ve duygularım son derece naifken anladım niyetimi. . .
Bir şarkı çalıyordu patika yollarını aşarken ben Pokut yaylasının.
Ben o toprakların çoçuğuyum, anam mavi babam ise yeşil.
Ezbere değilmiş aşka dair dinlediğim ağıtlar, türküler çizdiğim resimler de üstelik.
Benden önce geçip gidenlerin bıraktığı bir mirasmış Aşk.
Ben de onlar gibi ağıtlar eşliğinde aşktan öleceğim. Göğsümü gere gere tek suçum Aşk diyeceğim.
O yağmura, o yeşile, o maviye ve o toprağa emanet edilecek bedenim birgün. . .
Yüreğimin sesi budur dostlar, türküsü ise fonda çalan. . .
Herkese merhaba, geçtiğimiz ay gitmiştim memleketime yani Rize’ye.
Uzun zaman olmuştu İstanbul’a göç edeli, İstanbul’un kaosu, büyükşehirin büyüsü ve hayatta kalma savaşı içindeyken unutmuşum özümü. . .
Yeşilin ve mavinin binbir renginin buluştuğu köyümü, taze çay kokusunda sohbeti ve sıcacık bir babaanne sarılışını özlemişim.
Dile kolay yirmi yıl geçmiş üzerinden, doğduğum topraklar benim kıyısında çakıl taşları topladığım masum ve yalın memleketim bıraktığım gibi değildi.
Her gelişmekte ve yenilenmekte olan yerler gibi günün şartlarına ayak uydurmak durumunda kalmış.
Yeni jenarasyonlar gelmiş ve yaşıtlarımın hemen hemen hepsi birer birer göç etmiş aynı bizim gibi…
Her ne kadar hüzünle voltalasam da caddelerimi yine mutluydum ve artık aitlik hissini anlamıştım orada…
YÜKSEK DAĞLARA DOĞRU
Tüm ziyaretlerimi merkezde gerçekleştirdikten sonra vurma zamanıydı yollara en tepelere, dağlara…
Zaten kalabalıktan sıkılmış olan bedenimi gizlemeliydim ağaç gölgelerine!
Yarım kalmış bir hikayenin parça parça izlerini bulup tamamlamalıydım ve öyle yaptım.
Pazar’dan çıktım yola ve dağlara doğru, Çamlıhemşin’e doğru…
Huzurun bol kepçeden dağıtıldığı yerdeyim artık. Sahte gülücükler, anlamsız ve sıradan bakışlar gerçek sevgi ile yer değiştirdiği toprakların üstüne yalın ayak basıyorum.
Nefes alıp, nefes veriyorum ve bunu siz buradaki fotoğraflarda görüyorsunuz.
Bitti.
Buralara nasıl gidilir?
Evet benim memleket kokum ama sizde bu kokuyu hissedbilirsiniz buralara gitmek ve yaşamın ne kadar güzel olduğunu ve hayatın aslında ne hoş olduğunu deneyimlemek için.
Yüksek dağlara çıkmak sanıldığından zor değil özellikle günümüz şartlarında 🙂
İlk olarak Trabzon’a uçmanız lazım orada indikten sonra hemen havaalanı çıkış kapısından sağ tarafta duran Havaş ile Rize/ Pazar otobüsüne binip yaklaşık 1,5 saat sonra Pazar merkezde iniyorsunuz.
Pazar benim doğduğum yer eğer burada bir mola vermek ve gezmek isterseniz size önerim Kızkulesini görün, sahilde denize taş atın ve mis gibi Karadeniz’in suyuna bedeninizi emanet edin.
Ardından herhangi bir lokantaya gidin bir de kurufasülye ve pilavı bizim memlekette yeyin.
Dağlara yol almak için ise yine meydanda ( kime sorsanız söylerler) Çamlıhemşin dolmuşlarını bulun ve yaklaşık 30-40 dakika içinde çam ağaçlarının mis gibi kokusunun başınızı döndürdüğü yerde inin.
Nerede Kalınır?
Çamlıhemşin’de birçok kalacak otel veya pansiyon var. İsterseniz kamp yapabilirsiniz.
Fakat benim kaldığım yere bir bakın belki siz de burada olmak istersiniz.
Ben Ada Bungalovda kaldım.
Çamlıhemşin’in tam içinde o meşhur Şenyuva Köprüsünün hemen altında yer alıyor.
Orada Hidayet hanım var. İster istemez onun ile tanışacaksınız!
Hidayet sizinle sohbet edecektir, sabahları fazla da olsa bol kepçeden mis gibi kokan tereyağı ve yumurtalı ekmekli kahvaltı sunacak, Akşamları ise memleketin en güzel yemeklerini kendi pişirip sofranızı hazırlayacaktır.
Bunun dışında eğer yaylalara gitmek isterseniz ise de size büyük bir zevk ile yardımcı olacaktır.
Pokut ve Çat’a doğru…
Çamlıhemşin’e gidilince yayla görmeden inmek olmaz hatta biraz vaktiniz var ise de yaylada konaklamanızı tavsiye ederim.
Hemen hemen her gün günlük yayla turları mevcut.
59 tl ye Çat ve Pokut yaylası, Şelale, Kale ve görebileceğiniz hemen hemen her yerş gezdiren turlar mevcut.
Bal Yolu. . .
En güzel bal şüphesiz Çamlıhemşin’in balıdır öyleki osmanlı döneminde sulanların balları bile buradan gider ayrıca bal mumları da özenle toplanıp saray mumları bunlardan yapılırdı.
Kaçkarların özel balı ile tanışmak ve bu bal yolunu keşfetmek isteseniz sizi Pokutsal.com’un bu etkinliğine doğru alayım.